2003’te Sunday Telegraph’ta muhabir olarak çalışıyordum ve engelli kızının hala hayatta olduğuna inanmaktan asla vazgeçmeyen bir kadınla röportaj yapmak için Romanya’ya gitmem istendi.

O zamanlar komünist olan Romanya’daki sağlık yetkilileri, kızının doğumda öldüğünü söylediler. Kadın bunun doğru olmadığını düşünüyordu ve 15 yıl kızını aradıktan sonra hissettiklerinin doğru olduğunu gösteren bir mektup aldı. Kızı hayattaydı ve mektupta onu tüm bu süre boyunca yasadışı olarak tutulduğu engelli bir çocuk yetimhanesinden alabileceği yazıyordu.

Haber o yıl 29 Haziran’da yayınlandı ve Çavuşesku’nun Romanya’sında engelli olma durumunun nasıl resmen var olmasına izin verilmediğine odaklandı. Bu ancak batıda yaşanabilecek bir rahatsızlıktı ve onun mükemmel ülkesinde böyle rahatsızlıkların yeri yoktu. AIDS, cüzzam ve Batı hastalıkları olarak kabul edilen diğer rahatsızlıklardan muzdarip insanlar, yaşam süresinin kısa olduğu bakımsız merkezlere kapatıldı.

Fedakar anne Ildiko Crisan’ın, doktorların ısrarına rağmen kızının öldüğünü kabul etmeyi nasıl reddettiğinin öyküsü yayınlandıktan sonra, TV ekipleri ve ulusal haber fotoğrafçılarının aracılığıyla dünya çapında anlatıldı.

Sunday Telegraph’ın ön bürosunda çalışan Lucy Tipler, birçok okuyucunun haberi okumaktan daha fazlasını yapmak ve yardımcı olmak istediklerini gördüğünde başka bir soruna dikkat çekti. Anne bu süreçte fakirleşmişti ve aniden 40 yaşındayken ağır engelli genç bir kızın bakımını üstlenmişti.

Benimle temasa geçti ve ben de anneye devredilebilecek bağışları kabul edebilmeleri umuduyla çok sayıda hayır kurumuyla temasa geçtim. Ancak hayır kurumları ne için para kabul edebileceklerini katı bir şekilde sınırladıkları için hiçbir hayır kurumu bireysel bir bağışın sorumluluğunu kabul edemedi ve bu sebeple hepsi teklifimi reddetti.

Sonunda, ben Romanya’da başka bir görevde iken Lucy bağışların Telegraph’ın banka hesabına gönderilmesini kabul etti ve toplanan bağışları bana havale etti. Bense görevimi tamamladıktan sonra eve dönüş yolunda annenin yanına giderek toplanan bağışları ona elden teslim ettim.

Böyle anlatıldığında kulağa kolay geliyor ancak paranın Telegraph banka hesabında toplanması ve daha sonra bana aktarılması aslında zorlu bir süreçti.

Parayı anneye teslim edildiğinde, bana benim kendisini ziyaret eden ve dünyanın dört bir yanından sekiz TV ekibi ve muhabir de dahil olmak üzere 23 medya kuruluşundan ona geri dönüş yapan tek kişi olduğumu söyledi.

Diğer medya kuruluşlarını eleştirmiyorum, bu sadece onların çalışma tarzları. Tarafsız olmak, insanların okuyacağı haberleri yazmak bizim yükümlülüğümüzdür ve geçmişte banka hesap numaralarını ve benzer detayları haberlerimize dahil etmek çok daha kolay olsa da, giderek karmaşıklaşan modern dünyada çoğu zaman bunu yapmak pek de kolay değil.

Katılan herkes için muazzam derecede ödüllendirici bu deneyimden, ‘sınırları olmayan gazetecilik’ fikri doğdu. Ancak bundan birkaç yıl sonra bağışlar ile gazetecilik arasındaki ayrıma izin verecek bir Avusturya hayır kurumu bu konuya bir çözüm bulana dek gazetecilik ile bağışlar birbirinden bağımsız değildi.

Time dergisi tarafından bağış toplama çalışmaları için yerel bir kahraman olarak aday gösterilen bir Avusturyalı tarafından yönetilen Helfen Wir adlı hayır kurumu, bağışları kabul etmeyi, bu bağışları sahiplerine iletmeyi ve amaçlanan şey için kullanılmalarını sağlamayı kabul etti.

Kısaca anlatmak gerekirse, bu sadece bir konu hakkında haber yapmaktan daha fazlasını yapmak isteyen, yazdıkları haberlerdeki insanlarla tanışmış ve onların hikayelerini doğrulamış olan gazetecilerin, yazdıkları kuruluşlar adına, ‘sınırları olmayan gazetecilik’i kullanarak bu haberler için daha fazla bilinirlik ve yardım alabilmelerine olanak vermektedir.

Bağış toplamak için bir ‘Just Giving’ sayfası oluşturulmasına yardımcı oluyor, parayı topluyor ve amaçlandığı şekilde kullanılmasını sağlayacak şekilde sorumlu bir şekilde aktarıyoruz. Ayrıca yazdığımız haberlerle imza kampanyasına ihtiyaç duyan kişilere de destek oluyoruz. Ayrıca hayır kurumlarını işleten kişilerle de iletişime geçerek onları bir fark yaratmak için motive eden şeylere odaklanıyoruz.

Tamamen gönüllüler tarafından yürütülen ‘sınırları olmayan gazetecilik’ projemiz için hiçbir gazetecilik, bilgi teknolojileri ya da altyapı ücreti almıyoruz.

Bağışladığınız her kuruş, banka masrafları hariç, hiçbir kesinti olmadan bağış toplanan ilgililere aktarılır.

Bu bizim bu süreçte hiçbir masrafımız olmadığı anlamına gelmez; masraflarımız bu haberlerin ortaya çıkması sürecinde rol alan bağımsız gazetecilerimizin kaynakları, zamanları ve emekleri ile karşılanmaktadır.